19 Ağustos 2011

Üzülmemeye Üzülmek

  Bugünlerde gündemimde her evlenecek kızın içine düştüğü şu ''ailemi bırakıyorum, onlarsız ne yaparım, ben evimi odamı nasıl bırakırım, babamın gözlerine bakınca ağlamaklı oluyorum...'' vs vs tripleri var. Kızlar haklı, çocukluk anılarıyla dolu ''baba'' ocaklarını bırakıp gitmek, annnelerinin mis kokan yemeklerini her akşam yiyemeyecek olmak, odasını, yatağını, çekmecelerindeki ilk gençlik anılarını bırakıp gitmek oldukça kötü bir şeydir.
  --Bir şeydir'' diyorum, çünkü bilmiyorum. Ben evlenmeden kurulan hayatların üzerine bir evlilik olacak benimki de ondan. Pek anlayamadınız tabi şimdi, biraz komplike bi durum bu. Yaşlı ananem ve koah hastası gözümün nuru dedemle aynı evdeyiz, babam zaten yıllar önce seçimini yapıp uzaklaşmış annemse babamdan yıllar sonra yeni yaşam denemeleri için bir süreliğine yanımda olmaya ara vermişti. İkisi de haklı, aynı kızlar gibi...
  Gelelim bizim mevzuya, ee hal böyle olunca ben bu izlediğim bloglardaki arkadaşlarımın üzüntülerine imrenerek bakar oldum. Keşke ve keşke.. ler arasında gidip geldim. E kızım sen deli misin özenilir mi hiç üzüntülere diyecek olursanız e sizde haklısınız.!
  Ben iki aya kadar evlenirim, şuan bu blogu yazdığım oda da arkamdan toplanır gider, ev de... Benden geriye bişey de kalmaz tabi, evdeki gereksizler belki eskiciye gider belki de ihtiyaç sahiplerine. Neyse ben yatağımı götürürüm kendi evime, eskiye dair bişeyi yanımda götürmüş olurum ve üzülmem geride kalanlara. Zaten ne kaldı ki benden başka:)
  Gecenin bir vakti aklımı kurcaladı bu düşünceler, öylesine yazdım işte:)


2 yorum:

lamore del calcio dedi ki...

:( o dediğin kızlardan biri benim sanırım, her akşam annemlerle otururken gözlerim doluyor ama sonra telaşım içinde unutuveriyorum gündüz. ama yine de bunca yoğunluğa üzüntü eklenmesinin duygusal yükü yok, bkz: bardağa dolu tarafından bakmak ;)

umarım çoooook mutlu olursun...

Hestia dedi ki...

Ne güzel dilekler onlar:) Çok sağoll. Bazen bu koşuşturmada hep düşlediğimiz geleceğe ne denli yaklaştığımızı bile unutuyoruz.Ne garip!